8.11.15

Bebekle yurt dışı gezsisi nasıl yapılır?

Eylül kuzum uyumuşken, ayağımın tozuyla hemen yazıvereyim dedim.
Hehe, maşallah diyeyim de bu aralar gündüz uykusu kesintisiz 30 dk olmaya başladı :)

Daha önce bu yazımda da bahsettiğim gibi; ''Eh, bebek de oldu artık, bundan sonra kırıp oturun dizinizi'' mantığı eskidenmiş. Bebeğimizle birlikte gerçekleştirdiğimiz 8 günde 11 şehir, 3 ülke(Napoli, Roma, Vatikan, Floransa, Montecattini, Orvietto, Pisa, Venedik, Verona, Sirmione, Slovenya-Lübyana) gezisinden sonra size bunun garantisini verebilirim. Üstelik bizim bebiş öyle ağzı var dili yok, çanta gibi oradan oraya taşınsa da hiç sesi çıkmayan sakin bebeklerden de değil. Ele avuca sığmayan, üst düzeyde ilgi manyağı bir bebek :D Eee, nasıl oldu da tüm bunlara rağmen çok, çoook rahat bir tatil geçirdik? Sihirli bir değneğimiz yoktu elbet.
Sadece sırt çantamız ve cesaretimiz ile çıktık yola;

27.9.15

Nadas zamanı; Çünkü şimdi Annelik Zamanı..


Şu anda bir yandan Eylül kuşumu emziriyor, bir yandan da cep telefonumdan bu yazıyı yazıyorum. Aslında bu ilk cümlem bile bundan sonraki yazacaklarımı daha iyi anlatabilmem için yeterli bence. Evet; kızımla istediğim ölçüde ilgilenemiyorum. Neden mi?

10.5.15

Ne güzel bir gün bu böyle, hele ki anneysen bir de :)


Sabaha kadar öyle çok yağmur vardı ki.. Gök delinmişti sanki.. Şimdi ise masmavi bir gökyüzü,  pırıl pırıl bir güneş ve cıvıldaşan kuş sesleri ile uyandık, sanki tüm olumsuzluklar yağmurla yıkanıp gitmiş gibi. .
. . . . .
Gece boyunca en az 10 defa uyanmış(Abartısız 10 kere, ciddiyim) , Her seferinde emmek istemiş ama 2-3 çektikten sonra memede uyuyakalan, uyuduğu için ememeyen, ememediği için bir türlü tam doymayan, tam duymadığı için muhtemelen yarım saat sonra tekrar uyanıcak olan, artık rüyasında her ne görüyorsa sürekli kahkahalara boğulan bir cimcimeyle günümüzü aydın ettik.

9.5.15

Çok gezenti ebeveynlerin kutarıcısı; ''sling ve kangurular''

          Bebeğiniz olduktan sonra herkes sizin artık eve hapis olacağınızı söyler durur. Ancak gezme sevdalısı bir yapınız varsa sizi hiç bir şey durduramaz. Yani; "Bundan sonra kıracaklar dizlerini evde oturacaklar!" Diyenlere ancak gülersiniz, "Hı hııı sen öyle zannet diye." :)

           Gezmek, yeni yerler keşfetmek benim hayat biçimim. . Çocukluğumdan beri kaç şehir gezdim sayısını ben bile bilmem.. Yeni bir şehre yolum düşerse heyecanla atan kalbim beni kahverengi tabelalara yönlendirir, uçar adımlarla keşfederim her yeni şehri..

21.4.15

Hey Doktor!

Allah kimseyi sadece çok bilen doktorun eline düşürmesin. Doktor dediğin her bildiğini, aklından geçen her şeyi "zönk!" diye hastaya söylememeli arkadaşım. Sen ihtimallerden bahsediyor olabilirsin ama senin ağzından çıkan tek bir kelimeyi bile delicesine önemseyen hasta-hasta yakınına bunu yapmaya hakkın yok senin.. Hele ki yeni doğum yapmış, lohusa bunalımına girmek için bahane arayan tazecik bir anneye "bebeğin lösemi olabilir." denilir mi?!

1.3.15

Yanıtsız Sorular..

Mimiğim, meleğim benim. .
Bugün babanın izni bitti, sen de hastaneden yeni çıktın diye seninle biz anneannenle kaldık, baban Kahramanmaraş'a dönmek zorunda kaldı. Öyle üzgündü ki.. Sevgili olduğumuz dönemden bugüne kadar pek çok ayrılmak zorunda kaldığımız zaman olmasına rağmen ilk defa onu bu kadar üzgün gördüm. .
Defalarca "siz de gelin.." dedi gözlerimin içine gözleri dolu dolu bakarak. . Ama senin sağlığın için bir süre daha ayrı kalmaya mecburduk..
"Her gün görüntülü ararım Birtanem. ." dedim..
"Kokulu?" dedi.. cevap veremedim :(

27.2.15

Bir bebek doğar, bir anne doğar..

Canım kızım..
Bugün sen doğalı tam 1 hafta oldu..
Sen bu dünyadaki en tatlı şeysin. .
Bir anda girdin dünyamıza ve bir anda en sevdiğim oldun. .
Nasıl bir aşk bu anne ile çocuk arasındaki, Allah'ın nasıl bir hikmeti bu annelik içgüdüsü..
Gözlerimden akan uykuya rağmen gözlerine bakarak uykuya dalmamak için mücadele vermek. . Her 1 saatte seni emzirerek sadece ikimiz arasında olan bir bağı gittikçe kuvvetlendirmek ve sana geçen her dakika biraz daha aşkla bağlanmak..
* * *
Meleğim, can parçam, kokuna doyamadığım bal kızım. .
Bugün sen dünyaya gözlerini açalı tam 7 gün oldu ama canım yanıyor. .
Sezeryan yaralarım değil beni böyle çaresiz kıvrandıran, senin ağlama krizlerine engel olamamam, küvezde öyle çaresiz çırpınırken, florasan ışığının altında gözlerin bağlı yatarken, sana sarılıp kokunu içime çekip seni sakinleştirimem yaralıyor beni. .
Hepi topu 2 gün böyle yatacak, nefesi içinde olsun hastalık geçer dediler. . Sarılık seviyen sınırın çok çok üstünde,  normalde 15 sınır iken senin 24.3 çıktı..
Hepimizin aklı çıktı bu değerleri duyunca. .
Nefesin içinde olsun, hastalık geçermiş.. Çok şükür, asla isyan etmedim neden böyle oldun diye.. çok şükür Nefesin içinde, Allah'ım upuzun sağlıklı ömürler versin sana yavrum. . Ama yine de çabucak iyileş sen olur mu.. Ben seninle bakışarak seni emzirmeyi, sonra da bağrıma basıp doyasıya mis kokunu içime çekmeyi çok özledim. .
* * *
Dün akşam annemle babam ben ne kadar iştahım yok desem de "sütün kesilir, beslenmen lazım" diyerek beni zorla hastanenin kantinine yolladılar babanla. . Baban öyle iyi bir arkadaş ki; en az benim kadar üzgün olduğu halde hastanemizi otele, hastane kantinini restoranta, senin florasanları da solaryum a benzetti. . Ama yok! Hiç bir şey neşemi yerine getirmiyor, göz yaşlarımı dindirmiyordu.. Hızlıca yemeğimizi yiyip hemen geri odaya döndüğümüzde bir elini anneannen, bir elini de büyükbaban tutmuştu.. O kadar çok ağlamışsın ki biz gidince, küvezin içinde seni sakinleştirimenin tek yolu minicik ellerini tutmak olmuş. Biz geldiğimizde hâlâ ağlıyordun, çok ağladı bu sakinleşmiş hâli dediler. Belki 2 saat uykunda iç çektin, içimi yaktın canım kızım.. Hiç bu kadar çok ağlamamıştın, ağlatmamıştım hiç seni..
* * *
Hastanede yanında ben, baban ve anneannen kaldık. Büyükbaban arada geldi yokladı bizi. Gece ve sabaha kadar, hatta tüm gün boyunca sırayla nöbet tuttuk başında. . Allah korusun gözündeki bant açılırsa yoğun florasan ışınları kör bile ediyormuş, Allah muhafaza.. Gözlerimizden uyku akmasına rağmen hiçbirimiz off bile demedik, nöbeti sen al demedik, zorla devraldık nöbetleri birbirimizden, "uyu artık sen çok yoruldun" diye.. Gözümüzü bir an olsun ayıramadık senden; ben, baban ve anneannen..
* * *
Bugün sen doğalı tam 1 hafta oldu canım kızım benim..
Ve ben bu yazıyı tamamlayana kadar senin heyecanla düşmesini beklediğimiz göbeğin düştü sonunda. . Ilk banyonun yaptırmanın sabırsızlığı içindeyken, göbeğinin hastanede düşeceğini tahmin etmezdim. . Sabrediyorum,  dua ediyorum, şükrediyorum. . Inşallah bir an önce sağlıkla çıkarız bu hastaneden. .
Allah'ım esirgesin seni canım kızım. . Allah'ım korusun seni canım yavrum. .

18.2.15

Bu bir veda değil..

Tazecik ve heyecan verici bir mucize için verilmiş bir ara..
Bir anda hiç bir açıklama yapmadan yazmayı bırakıp kaçamazdım..
Minik bir kız geliyor hayatımıza, adı Zeynep Eylül..
Eylül ayında filizlenmiş bir aşkın meyvesi..
Babasının süsü, Zeynep'i..
Son 2 gün;
Kordon, makat geliş, yükskek tansiyon vs sebeplerden dolayı 3 hafta erken de olsa,
20.02.2015 günü sabah saat 08.00'de sezeryanla alıcak bizi doktor amcamız, bize dua edin..
Bu heyecanlı (çoğu zamanda sancılı) bekleyişin sonuna geldiğimize inanamıyorum..
İçimde kıpır kıpır bir şeyler oynasa da ben hala anne olacağıma inanamıyorum..
Öyle büyük bir mucize ki bu hala kabullenebilmiş, inanabilmiş değilim içimde bir bebek olduğuna..
Sanırım onu kollarıma alıp mis kokusunu içime çektiğimde inanabileceğim aylardır içimde kocaman bir dünya taşıdığıma.. Allah'ım isteyen herkese bu duyguyu yaşatır inşallah..

4.2.15

Az kaldı biliyor musun?

25 gün sonra seni kollarıma alacağımı düşünmek öyle heyecanlandırıyor ki beni.. Gerçekten içimde bir bebek var.. Bebeğim, canım kızım, sen gerçekten benim içimdesin. . Hareketlerinle, kıpırtıların, tekmelerin, bazen yumrukların, hatta hıçkırıklarınla "Ben buradayım annecim.. :)" diye varlığını hissettiriyorsun. .
Normalde gelmene 45 gün var..
Ama sen hâlâ ters durduğun için doktorumuz normal doğum yapamayacağımı söyledi. Dürüst olmak gerekirse bu duruma üzüldüğüm söylenemez. Normal doğumu yapamam korkusu vardı içimde.
"Hadi yeterince ıkınamaz ve senin o doğum kanalında sıkışmana sebep olursam?" bu en büyük korkumdu ve doktorumuz mecbur sezeryan deyince rahatladım bile diyebilirim. Çünkü babacığın kati suretle normal doğum yapmamdan yanaydı ve keyfi sezeryan yapamazdım. Sen de anneciğinin bu korkusunu anlamış gibi bir türlü dönmedin.. :) Annesini de düşünürmüş cimcimem.. :)
Sezeryan haberinden sonra en çok sevindiğim şey erken gelecek olman. Daha bir kaç hafta önce erken alacaklar seni benden diye korkuyordum,  evet. Ama durum bu kez farklı. Seni alacakları zaman bütün gelişimini tamamlamış olacaksın. Kilo olarak belki tombik bir bebek olarak doğmayabilirsin ama ben seni sütümle besler büyütürüm inşallah. Sanırım artık beklemeye takatim kalmadı. Sağlıkla gel istiyorum. 40 hafta çok çoook uzun. "Yüksek tansiyonum aniden gebelik zehirlenmesine dönüşür mü? Doktorum suyu az demişti, acaba daha da azaldı mı? Boynundan kordon geçiyormuş acaba bir şey oldu mu, iyi mi?" gibi sorular o kadar huzursuz ediyor ki beni, tombik bir bebek olmanı beklemek için içimde durmak zorunda olmadığını düşünüyorum. Doktorumuz da böyle düşünüyor ki 37 hafta 4 günlükken seni almayı düşünüyor..
Evet.. işte böyle tatlı kızım benim..
Seninle tek vücut olarak yaşadığımız bu eşsiz deneyimin yavaş yavaş sonuna geliyoruz. . Seni kucağıma alacağım anı düşündükçe inanamıyorum. . İçimde tekmelerini artık hissedemeyecek olma düşüncesi de hüzünlendiriyor beni.. Ama olsun.. Sen sağlıkla gel de, varsın tekmelerin içimde atmasın. . Biz seninle tek vücut olduk, canımdan can verdim, canımın parçası babanın da parçasından oldun.. Sen ki mucizelerin en büyüğüsün.. Tekmelerin içimde atmayacak bundan sonra belki ama; sen, ben ve baban tek yürek olacağız bundan sonra, kalplerimiz hep bir atacak. .

28.1.15

Ben geldim..


Aniden hastaneye yatırıldığım o gün bebeğimi benden alacaklar diye çok korktum..
Sadece 1700 gr dı ve ciğerleri henüz gelişmemişti..
Hiç kimseyi, telefonumu dahi odaya almadıkları o yerin doğumhane olduğunu sonradan öğrendim.
O güne kadar preeklampsi nedir hiç duymamıştım. Ne kadar ciddi bir hastalıkmış meğer!
Tek çözüm bebeği anneden ayırmakmış.
Gözde ışık çakması, şiddetli baş ağrısı, mide bölgesinde ağrı ve düşmek bilmeyen tansiyonum..
Preeklmapsinin tüm belirtilerini taşıyordum.
Minicik yavrumu benden ayıracaklar mıydı?
Yaşama şansı var mıydı?

19.1.15

Bazı zor zamanlar..

Şu anda bunları hastaneden yazıyorum bebeğim. Dün gece aniden bir baş ağrısı ile uyandım. O kadar şiddetli bir ağrıydı ki ömrümde böyle bir baş ağrısı yaşamadım.
Hemen annemle babamı uyandırdım, ahmeti telefonla aradım. Beni doktora götürün dedim. Herkes aynı şeyi söyledi; "Baş ağrısına acil doktoru en fazla ağrı kesici verir. " Tansiyonumu ölçtük 13 e 8 çıktı ama bence çok daha yüksekti, tansiyon aletimiz bozuk gibiydi zaten.
Ertesi gün Hemen doktorumuz Cüneyt Evrüke'yi aradım. Kendisine sonsuz güveniyorum. Bana bazı test isimleri verdi. Pazar günü olmasına rağmen bekleme, acilden hemen yaptır bu testleri bana dön dedi. Acile gittiğimde tansiyonum 14 e 9du. Preeklampsi şüphesi ile acilen yatışım yapıldı hastaneye. İşin ilginç yanı tansiyonum 14 e 9 ken bile ben kendimi çok çok iyi hissediyordum. Sadece Cüneyt hocanın dediği testleri yaptırmak için gittim hastaneye. Gece muhtemelen benim tansiyon 20 leri bile bulmuş olabilir. Ben ömrümde böyle korkunç bir baş ağrısı görmedim çünkü, deliricem zannettim.
Preeklampsi teşhisim kesinleşmedi, 24 saatlik idrar birikiminde protein çıkarsa acilen ameliyata alınabilirmişim. Bebişim, akciğerlerin daha gelişmediği için oldu ki erken gelmek istersen diye akciğer geliştirici iğne yapıyorlar bana. Ama sen yine de azıcık sabret, vaktinde gelmeye çalış, olur mu Nazlı kızım?
* * *
Bu hastalık çok ciddi bir hastalıkmış. Kontrol altına alınmazsa hem bebek hem anne kaybedelibilirmiş. Beni servise bile çıkarmıyorlar. Doğumhane de bir odada her an doğurabilirmişim gibi davranıyorlar. Saat başı tansiyonum ölçülüyor ve Nst cihazı ile bebişin kalp atışları normal mi diye kontrol ediliyor. Telefon kullanmak yasak, Ziyaretçi zaten yasak ama Refakatçi bile yasakmış, odada mecburen tek başıma kalıyorum. Bir tek eşim kalabilirmiş yanımda ama Ahmet de Kahramanmaraş'da çalıştığı için gelemiyor. odada mecburen tek başıma kalıyorum. Keşke yanımda olsa.. Bir kerecik sarılsam, saçlarımı sevse.. Her şey iyi olacak dese.. Ya da hiç bir şey demese.. Sımsıkı ellerimi tutsa, hiç bırakmadan..O bile yeter tüm korkularımı yenmeme.  Arada bir doğumhaneden çıkan sedye sesiyle irkliyorum, acaba beni mi almaya geldiler diye. Sonra tekrar uyumaya çalışıyorum-uyuyabilirsem..
En kötüsü yalnızlık ama arada bir tatlı kızım tekme atıyor, "üzülme annecim, bak ben buradayım" diye. O bana yetiyor. .